Av. Erhan Günay
Muris muvazaasında miras bırakan, gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazı devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için asıl amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Tüm mirasçılar, dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeniyle geçersizliğinin tespitini ve oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Miras bırakanın asıl amacı dava eden mirasçıdan değil, başka bir mirasçıdan mal kaçırmak olması diğer mirasçılar tarafından dava açılması için yeterli bir nedendir. Küçük kırsal bölgelerde kız çocuklarını mirastan mahrum etmek amacıyla murisin hukuku aldatmaya yönelik böyle bir yönteme baş vurması örnek olarak gösterilebilir. Bu tür muvazaalı tasarruflar karşısında mirasçıları eşit miras hakkına kavuşturmak amacıyla muvazaa hukuksal nedenine dayanarak dava hakkına sahip olmaları sağlanmıştır.
Uygulamada sıkça rastlandığı gibi; muris mirasçılardan bazılarını miras hakkından kısmen veya tamamen yoksun bırakmak amacıyla taşınmaz mallarının bir kısmını yada tümünü mirasçılardan birine veya bir kaçına bağışlamakta, bağışlama isteği satış işleminin arkasına saklanmaktadır. Oysa ömrü boyunca taşınmaz mallarının bir kısmını veya tümünü elden çıkarmayı düşünmeyen bir kimsenin son günlerinde mirasçılardan birine satması hayatın olağan akışına aykırı bir davranıştır. Muris muvazaasına yapılan temlikin geçersiz olması için belirli bir mirasçı veya mirasçılardan mal kaçırmak istenmesi koşulu yoktur. Aynı zamanda üçüncü kişiye yapılmış temlike yönelik olarak söz konusu dava açılabilir. Muris muvazaası işleminde bir taşınmaz satış gibi gösterilip aslında bağışlandığı takdirde görünüşteki satış sözleşmesi tarafların gerçek iradelerini yansıtmadığından geçersiz sayılır. Öte yandan gizli sözleşmede BK’ya göre geçersiz sayılır.
Tapusuz taşınmazların zilyetliği devredilerek yapılan satışına karşı muvazaa yoluyla iptali istenemez. Çünkü tapusuz taşınmazlar üzerindeki zilyetlikten ibaret olan hakkın devrine ilişkin sözleşme hiçbir şekil şartına bağlı olamadan geçerlidir.
Miras bırakanın tüm mirasçılarına intikal eden taşınır, taşınmaz ve hakların araştırılması, tapu kayıtları ve varsa diğer delil ve belgelerin mercilerinden getirilmesi, her bir mirasçıya geçirilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınarak, paylaştırmanın mı yoksa mal kaçırma amacının mı üstün tutulduğunun aydınlığa kavuşturulması zorunludur. Muvazaa defi veya dava yoluyla her zaman ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da resen göz önünde tutulur.
Miras bırakanı muvazaalı işlem yapmaya sevk eden nedenler neler olabilir?
Öğretice beyan edildiği üzere; ” miras bırakanı hak ve adaletten uzak bir şekilde temliklere zorlayan nedenler şunlardır: a) Miras bırakan kimsenin yaşlılığında ve ölümünden çok kısa süre önce yaptığı temlikler, b) Erkek çocukların kızlardan üstün tutulması, c) İkinci yada son eş faktörü, ç) Zayıf durumda bulunan mirasçının güçlendirilmesi, d) Miras bırakanın kendisine olumlu yaklaşan kişilere temlikleri, e) Psikolojik etkenler ” ( A. İhsan Özuğur, Tenkis-Muvaaza Davaları sf. 876-877)
A.Muvazaanın Niteliği ve Türleri
Kökleşen yargısal kararlarda ifade olunduğu gibi; ”muvazaa, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, gerçek iradelerine uymayan bir muamele yapmaları ve görünüşteki bu muamelenin kendi aralarında geçerli olmayacağı, kendi aralarında hüküm ve sonuç doğurmayacağı hususunda anlaşmalarıdır.
Muvazaa, mutlak ve nispi olmak üzere ikiye ayrılır.
Mutlak muvazaada; taraflar gerçekte herhangi bir muamele yapmayı düşünmedikleri halde, sırf üçüncü şahıslara karşı onları aldatmak amacıyla, bir muamele yapmış gibi gözükmek için görünüşte bir muamele yapmaktadırlar.
Nispi muvazaada ise; tarafların aralarında akdettikleri bir mukaveleyi kendi iradelerine uymayan ve dışa karşı yaptıkları başka bir muamele ile gizleme söz konusudur.
Nispi muvazaanın unsurları; a-Görünüşteki muamele, b-Muvazaa anlaşması, c-Gizli anlaşma, d-Üçüncü şahıslarla aldatma kastı olarak belirlenir.
Eğer bir sözleşme muvazaalı ise; taraflar arasında alacak ve borç ilişkisi doğurmaz, muvazaanın varlığı hiçbir süreye bağlı olmadan her zaman ileri sürülebilir, muvazaa mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulur, aradan belirli bir sürenin geçmesi veya sebebin ortadan kalkması yahut ilgililerin icazet vermesi ile sözleşme geçerli hale gelmez.
Kısmi muvazaa (tapuda satış bedelinin az gösterilmesi) halinde (sözleşmenin konusu veya şartlarında) yapılan sözleşme tümden geçersiz sayılmaz.
B.Muris Muvazaasının Niteliği
Muris muvazaası niteliği itibariyle nispi muvazaa türüdür. Muvazaalı sözleşme yapan miras bırakanın asıl amacı mirasçıları aldatmak, onları miras haklarından yoksun bırakmaktır. Miras bırakan sözleşmeyi mirasçılardan biri veya birkaçı ile yapmışsa diğer mirasçıları, mirasçı olmayan kişi veya kişilerle yapmışsa tüm mirasçıları aldatmak ve zarar vermek amacıyla hareket etmiş sayılır.
Aslında nispi taraf muvazaası ile muris muvazaası arasındaki kasıt yönünden tek fark, birinde üçüncü kişileri, diğerinde ise mirasçıları
aldatmak ve zarar vermek kastının bulunmasıdır.
Diyelim ki, muris muvazaası ile zarar gören bir veya birkaç mirasçı değil, tüm mirasçılardır yani ”terekedir”. O halde terekeden mal kaçırmak söz konusudur. Uygulamada miras bırakanın hangi mirasçıdan mal kaçırmak amacı taşıdığı değil, terekeden mal kaçırmak kastıyla hareket edip etmediği araştırılmaktadır. Bu nedenle miras bırakanın ölüm tarihinde mirasçılık sıfatını taşıyan her kişinin aslında kendisinin de ortak olduğu terekeye dahil ikeni muvazaalı olması nedeniyle geçersiz bir sözleşme ile şeklen bir başkasına devredilen taşınmaza tapusunun iptali için dava açmakta hem hukuki yararı, hem de hakkı vardır.
Muris muvazaasında dört koşul bulunmaktadır: Bunlar; a) Görünüşteki gerçeğe uygun olmayan işlem, b) Muvazaa anlaşması, c) Mirasçıları aldatmak amacı, ç) Gizli sözleşmedir.
Yargıtay Kararlarındaki ortak ifade ve kabule göre aşağıdaki olguların varlığı halinde muvazaadan söz edilmeyecektir:
- Muris, taşınmazını mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla değil, gerçekten bakıp gözetilmek amacıyla temlik etmişse, işlemin muvazaa nedeniyle iptali istenemez.
- Ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesine dayanarak infaz yapılmadan tapu sicil kaydı oluşmadığı için, sözleşmenin iptali istenmeden muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davasının dinlenmesi olanağı yoktur. 1.HD 16.03.2010-12612/3260
- Muris sağlığında açtığı tapu iptal ve tescil davası reddedilmiş ve bu hüküm kesinleşmişse, artık mirasçılardan mal kaçırma amacı olmadığından daha sonra mirasçıları açtığı muvazaaya dayalı tapu iptal ve tescil davası reddedilir.
- Murisin, mallarını mirasçıları arasında bölüştürmek kastı ile hareket ettiğinin anlaşılması durumunda muris muvazaası nedeniyle mirasçı tarafından açılan davanın reddi gerekir.
- Taşınmaz satışının bedelli olduğu ve tapuda gösterilen satış bedelinin gerçeğe yakın olduğu belirlenmişse, muvazaa davası reddedilir.
- Taşınmaz tapuda yöntemine uygun bağışla temlik edildiğinde, ortada geçersiz bie işlem bulunmadığı için muvazaa davasının reddi zorunludur.
- Murisin sağlığında 3.kişiden parasını ödeyerek satın aldığı taşınmazı tapuda eşi ya da bir başka kişi üzerine kaydettirmesi halinde, danışıklı işlemin tarafı olmadığı için bu işleme karşı muvazaaya dayalı tapu iptal ve tescil davası açılamaz.
- Satışın gerçek olduğu kanıtlanmışsa muvazaa nedeniyle açılan iptal davası reddedilir.Çünkü satışın bedelli olduğu ve bu bedelin miras bırakanın mal varlığına girdiği anlaşılmıştır.
- Muris, kadastro tespiti sırasında taşınmazın zilyedi adına tespit ve tescil edilmesini bildirmişse, daha sonra bu işleme karşı muvazaa ileri sürülemez.
Kaynak: Erhan GÜNAY – Mirastan Mal Kaçırma – 8.Baskı – 2021– Seçkin Yayıncılık https://www.seckin.com.tr/kitap/971581597