Kurumsal Yönetim: Gelişen Hedef Ve Artan Önemi
2000’li yıllardan itibaren bütün dünyada şirketlerin gündemine oturan kurumsal yönetim, yönetim kurulunun ve şirket üst yönetiminin, hissedar haklarını güvence altına alması, rekabetin güçlendirilmesi ve küresel piyasalarda sermayeye erişimde doğru stratejilerin uygulanmasıdır. Hakim ortaklar, küçük hissedarlar, çalışanlar ve diğer tüm paydaşların çıkarlarını buluşturur, gerekli kontrol ve dengeyi sağlar.
Hissedar haklarının korunması, bu yolda şeffaflık ve hesap verebilirliğin sağlanması özellikle halka açık şirketler açısından önem arz ettiği için, kurumsal yönetim, bütün dünyada, öncelikle olarak sermaye piyasalarının, borsaların gündemine girmiştir.
Bir anlamda, dar tanımı ile, şirketlerin öncelikle hissedar haklarının gözetilerek yönetilmesi olan kurumsal yönetim, aslında iyi bir risk yönetimidir.
Özellikle çok ortaklı şirketlerde, etkin ve verimli işleyen bir yönetim kurulu, kurumsal yönetimin odak noktasını oluşturur. Bir yönetim kurulunun, doğru ve sağlıklı karar alabilmesi için, kendisine tam ve güvenilir bilgilerin zamanında gelmesi çok önemlidir. İlaveten yönetim kurulunun yetkin, donanımlı, inisiyatif kullanabilen, ayrıca bu çalışmalara vakit ayırabilen kişilerden oluşması gereklidir. Yönetim kurulu şirketin, stratejilerine yön veren en önemli organdır. Şirketteki icraatlardan sorumlu CEO/genel müdür ve diğer üst yönetimin gözetimini ve denetimini yapar ki, deyim yerinde ise, gemi karaya oturmasın, şirketin sürdürülebilirliği sağlansın.
Tepede doğru ve iyi bir kurumsal yönetimin olabilmesi için, şirketin kurumsallaşmasını sağlamış olması gerekmektedir.
Kısacası, kurumsal yönetim, yönetim kurulunu hedef alırken, kurumsallaşma, aşağıda işletmenin, hepimizin bildiği satış-pazarlama, üretim, satın alma, muhasebe-finans ve insan kaynakları gibi süreçlerinin oturmuş ve iyi işliyor olmasıdır.
Günümüzün karmaşık iş dünyasında, bir yönetim kurulunda bütün üyelerin, her konuda donanımlı olmaları beklenemez. Doğru bir kurumsal yönetim anlayışı çerçevesinde, bütün dünyada kabul edilen kurumsal yönetim uygulamalarına göre, üyelerin kendi aralarında, denetim komitesi, hak ve menfaatlerin belirlenmesi ile ilgili bir komite, gelecek yönetim kurulu üyelerini seçecek bir komite, risk komitesi gibi komiteler kurması istenir.
İlaveten, şirketin icrasını üstlenen üst yönetim ile ahbap çavuş ilişkisi (crony capitalism) oluşmaması, kısacası herhangi bir menfaat ilişkisinin oluşmaması için, yönetim kurulunun önemli bir kısmının bağımsız yönetim kurulu üyelerinden veya çoğunluğunun icracı olmayan üyelerden oluşması gereklidir.
Yönetim kurulu ihtiyacına göre, elbette kurumsal yönetim komiteleri olarak bilinen bu komitelerin dışında da organlar oluşturabilir. İlaveten oluşturulan bu organlarda şirketin üst düzey ekibi de yar alır.
Ülkemizde 6102 sayılı TTK’da 366 maddenin 2. bendinde de; “yönetim kurulu işlerin gidişatını izlemek, kendisine sunulacak konularda rapor hazırlamak, kararlarını uygulatmak veya iç denetim amacıyla içlerinde yönetim kurulu üyelerinin de bulunabileceği komiteler ve komisyonlar kurabilir” der.
Halka açık şirketler açısından kısaca ele aldığımız kurumsal yönetim günümüzde özellikle ikinci ve üçüncü kuşağa geçmiş, dolayısıyla çok ortaklı hale gelmiş aile şirketleri açısından da büyük önem kazanmıştır.
Bir diğer grup da, üçüncü sektör dediğimiz, kar amacı gütmeyen sivil toplum örgütleri, vakıflar veya organize sanayi bölgeleri gibi kuruluşlardır.
Gelecek sayımızda da aile şirketleri ve 3. sektör açısından kurumsal yönetim uygulamalarına ve önemine değineceğiz.