BültenMakale

“Eğitim ve Öğretim Kurumlarının Profesyonel Yaşama Etkisi” – Arzu Birman, Radius Danışmanlık Kurucu Ortak

Günümüz profesyonel yaşamımızda, işletmelerdeki başarının sürdürülebilir olmasının kurumsal yapıdaki temellerin sağlam atılmış olmasıyla birebir bağlı olduğunu hepimiz de biliyoruz. Bir zamanlar sadece finansal göstergeler performans ölçütü olarak kabul edilmişse de, şimdilerde organizasyonel ve operasyonel kriterlerin de öne

 

çıktığı, “insan” kavramının daha da önem kazandığı bir sürecegirmiş bulunuyoruz. Bir önceki yazımda nitelikli insan kaynağının çocukluk dönemimizdeki yetiştirilme tarzımızla olan ilişkisini ele almış, “ebeveynlik becerileri”nin profesyonel yaşamımızdaki yansımalarını dikkatinize getirmeye çalışmıştım. Şimdi ise, çocukluğumuzun ilköğretim yıllarından itibaren başlayan ve maceralarla devam eden eğitim serüvenimizin iş yaşamımızdaki performansımıza yapabileceği katkıdan bahsetmek istiyorum. Yazımda kısaca “okul” diye ifade edeceğim, bir eğitim ve öğretim kurumunun, vizyonu ve yöneticilerinin üstlenmesi gerekli bazı temel görev ve rollerin üzerinde duracağım.

 

  1. Strateji ve hedefleri doğrultusunda sağlam bir kurum yapısını oluşturmuş, şeffaflık, eşitlik, hak ve adalet gibi kavramlara önem veren dürüst ve güvenilir bir okul yönetimi ilk olmazsa olmazımız. Okul, ulusal/uluslararası kalite ve standartlarında akreditasyon çalışmalarına değer veren, dünyadaki yenilikleri yakından takip ederek sürekli gelişime ve değişime destek vermeli. Yönetim, öğretmelerinin akademik başarıları yanında kişisel ve yönetsel becerilerini anlayabilen bir vizyona sahip olmalı. Unutmayalım ki, takdir edilen bir yönetimin, düzgün işleyen bir sistemin olduğu yerde motivasyonu yüksek, okulunu benimsemiş, tüm kalbiyle ona inanmış ve gönülden bağlanmış çalışanları olur.
  2. Ele almamız gerekli ikinci önemli husus ise eğitim müfredatı olacak. Dilerseniz hep birlikte aşağıdaki sorulara bakıp bir beyin fırtınası gerçekleştirelim, ne dersiniz?

Akademik başarılara endeksli, sınav odaklı bir yapıda olan bir okul mu, yoksa eğitsel etkinliklerin desteklendiği, bireysel becerilerin keşfedilip geliştirildiği bir müfredatı olan bir okul mu? Hangisi, ilki mi yoksa ikincisi mi?..“İkincisi, tabi ki de!” dediğinizi duyar gibi oldum. Eğer böyle düşünüyorsanız, okulun tüm müfredat tasarımı ile başarı ölçme ve değerlendirme çalışmalarındaki süreçlerini bu seçeneğe göre oluşturmamız gerekiyor. Yaratıcı ve eleştirel düşünme becerisini geliştirmeye yönelik ne gibi uygulamalar yapılıyor? Öğrenmenin kalıcılığının sağlanması için, drama, oyun, yaparak yaşayarak öğrenme, gözlem ve deney gibi yöntemler kullanılıyor mu? Akademik ve entelektüel gelişimin ötesinde çok çeşitli insani yeterliliği olan, riski göze alan, ilkeli, dengeli, açık görüşlü ve düşünen bireyler yetiştirmek için ne gibi programlar var? Teoriyi pratikte görebilmeleri ve yaşayabilmeleri için ne gibi fırsatlar sunuluyor? Çocuklar gerçek hayatın ne kadar içindeler? Çocukların tüm gelişim alanlarındaki değişimi takip etme, değerlendirme ve taramaya yönelik birçok ölçme aracı kullanabiliyor, çoklu yöntemlerden faydalanabiliyor mu? Hedef ve planlamalar önceden belirlenip çocukların eğitim yılı sonunda hangi becerileri kazanmasını beklediğimizi ta ilk başta kendileriyle paylaşmalı, uzlaşı sağlayıp el sıkışmalı, çocuk nereye koştuğunu, nereye kimle varmak istediğini gerçekten anlamış ve varacağı bu noktaya nasıl ulaşacağının farkında olmalı. Aksi takdirde, “ölçme ve değerlendirme” ifadesini müfredatınızdan çıkarmayı düşünme vaktiniz gelmiş demektir.

Yazının devamı gelecek sayımızda…

Share:

Leave a reply