1.Pazarlama Profesörü olarak yakın zamanda “Gelecek Geldi” isimli bir kitap yazdınız. Bize biraz kendinizden ve bu kitaptan kısaca bahseder misiniz?
Ankara Tevfik Fikret Lisesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi İktisat Bölümü ile Başkent Üniversitesi
İşletme Yüksek Lisansını bitirdikten sonra, İşletme Doktoru ünvanını aldım. 2018 yılından itibaren Başkent Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü’nde Pazarlama Profesörü olarak akademik kariyerime devam ediyorum.
Avrupa Birliği ile Dünya Bankası projeleri dâhil olmak üzere çeşitli sivil toplum ve kamu kuruluşlarına özel sektör odaklı projelerde danışmanlık ve eğitim hizmeti veriyorum.
TOBB Kadın Girişimciler Danışma Kurulu, Ankara Kent Konseyi ve ATO Marka, Reklam, Pazar Geliştirme Çalışma Grubu gibi birçok sivil toplum kuruluşunda çeşitli faaliyetler de yer alıyorum. Çeşitli ulusal TV ve radyo kanallarında; düzenli olarak yayınlara katılarak ve gündeme ilişkin değerlendirmeler yapıyorum. Ayrıca, Kanal B TV kanalında, sektörlere yönelik analizler gerçekleştirdiği bir canlı programım da var. Çeşitli dergilerde makalelerim, sektöre hitap eden dergiler ile günlük gazetelerde, güncel sorunsallara ilişkin çözüm önerileri sunan ve tespitler yapan yazılarım ile pazarlama alanında kitaplarım mevcuttur. Can ve Kuzey isminde iki çocuk annesiyim.
Bu kitapta, hem değişen alışkanlıklarımızı, hem de işletmelerin yeni normale uyum stratejilerini anlattım. Fakat, bu değişimleri biraz umutla, coşkuyla ve mizahla renklendirdim. Bugün insanlığın ihtiyacı olan biraz umut, coşku ve mücadele için birlikte sinerjiyi yaratmak galiba. Hep beraber başaracağız yeniden şekillenen dünyada uyum sağlamayı…
2. Kitabınızda bahsettiğiniz ve bu günlerde sıkça duyulan yeni normal kavramı nedir?
Alvin Toffler “Geleceğin bunalımları, bir bunalımdan daha çok, yepyeni, tuhaf, tanımlanamayan ve baş edilmesi çok daha zor bir şey olacaktır” öngörüsüyle adeta içinde yaşadığımız kaotik salgın dönemini tanımlamaktadır.
Dünyanın bir ucunda, adını dahi bilmediğimiz bir şehirdeki bir hastalık, tüm dünyayı kasıp kavuran bir salgına dönüşmüştür. Salgın, tüm dünyada tüketicilerin doğaçlama, istifleme yetkinliklerini artırarak, yeni yeteneklerini keşfetmelerine, taleplerini bastırarak ertelemelerine sebep olmuştur. Kişiselleşen tüketici davranışları ile esenlik kaygıları temel uyaranları oluşturdu.
Doğaçlama yetkinliği kazanmış tüketicilerin istek ve ihtiyaçlarına cevap verecek işletmelerin de doğaçlama yeteneklerini geliştirmeleri zaruridir. Bunun için de daha esnek, yaratıcı ve proaktif davranmayı başarmaları gerekmektedir.
3. Eski alışkanlıklarımıza dönebilecek miyiz? Yoksa yeni normal aynı şekilde bir noktadan sonra normale dönüşecek ve biz artık farklı bir dünyada yaşamaya mı başlayacağız?
Küresel salgın; yeni alışkanlıklarla, değişen algılarla, farklı beklentilerle hayatımıza girdi. Eski hayatımız uzak bir geçmişte kaldı ve yeni normale uyum sağlamak için büyük bir mücadele içindeyiz. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını kabul ettik ve değişiyoruz. Hatta yeni normalde, pozitif olmak, olumsuzu tanımlamaya başladı, hepimiz negatif olmak için dua eder olduk.
Eşimizden, dostumuzdan, çocuğumuzdan uzak durmaya başladık. Sevgimizi yalnızca sözcüklerimizle ifade etmeyi öğrendik, selamlaşma biçimlerimiz bile değişti, bir masa etrafında toplanmak yerine bilgisayar ekranlarından hatır sorar olduk, en kıymetli olanın sağlık olduğunu öğrendik, yeni ofislerimiz evimizin mutfak masası oldu.
“İnsanın bütün rahatlığı alışkanlıkta gizlidir, alıştığımız hoş olmayan bir şeyi bile kaybetmekten korkarız.”
Wolfgang Van Goethe
Tüm dünya aynı şey için dua etmeye, aynı müjdeyi beklemeye, aynı hayatı yaşamaya başladık. Evde kalmak, hayata değer vermek ve diğerlerinin yaşama hakkına saygı duymak olarak görülmeye başladı. Önceliklerimizi sorguladık, en kıymetli olanı yeniden tanımladık. Tüm bunlar hem tüketici alışkanlıklarımızda hem de satın alma eğilimlerimizde değişiklikler yarattı ve bu değişiklikler kalıcı olacak gibi görünüyor.
4. Yeni normalde değişen alışkanlıkların işletmeler açısından ne gibi etkileri olduğunu düşünüyorsunuz? İşletmelerin yeni normale uyum sağlayarak yerini koruyabilmesi için ne gibi stratejiler geliştirmesi gerekiyor?
İşletmeler ve markalar da yeni normale uyum sağlamak için hızlı bir evrilme sürecine girdiler. Tüketicinin salgın sırasında, sanal dünyadaki deneyimi artmıştır ve bu deneyim, doğru kullanan markalar için stratejik bir avantaj hâline gelmiştir.
Bugün esenlik güdüsü en kıymetli olandır.
İşletmelerin Var olan tek mücadele yönteminin sosyal mesafe ve hijyen olması, zaman ve mekânı nasıl algıladığımız noktasında ciddi değişimler ve dönüşümler ortaya koymuş ve dijital teknolojiyi de günlük hayatımızın kopmaz bir parçası hâline getirmiştir.
Dijital teknolojiye uyum ve kabul becerimiz, COVID-19 küresel salgınına karşı mücadelemizi de büyük ölçüde şekillendirmektedir.
Kendimizi ifade etme biçimimiz ve medyadan ürüne; her şeyi tüketme, konumlandırma ve tanımlama biçimimiz de farklılaşmıştır. Bu bağlamda, iş yaşamına, ilişkilere ve boş zamanlara bakış açımıza yaklaşımlarımızı da kökten sarsılmıştır. İşletmelerin en büyük yanılgısı, salgın bittiğinde eski hâlimize döneceğimizi düşünmeleri olacaktır. Tabi ki, hiçbirimiz geleceğin nasıl şekilleneceği gösteren bir kristal küreye ya da kâhin öngörülerine sahip değiliz ya da hiçbirimiz Nostradamus değiliz. Ama kesin olan bir şey var; o da hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı gerçeğidir.
Küresel salgın sonrası yeni normal üzerinde bitmeyen tahminler yapılmaktadır. COVID-19 Salgını, birçok sektörü, iş yapış biçimlerini yeniden şekillendirmek ve bu doğrultuda stratejiler planlamak durumunda bırakmıştır.
Yeni normale uyum sağlamak ve yeni normalde kazanan olmak isteyen işletmeler; değişmek, dönüşmek, evrilmek ve yenilenmek zorundadırlar. Özellikle, tüketicilerin istek ve ihtiyaçlarına doğru, çarpıcı, odaklanmış ve etkin biçimde cevap vermek durumunda olan işletmelerin, proaktif stratejiler benimseyerek, adım atmaları zaruridir. İşletmelerin, pazarı, yeni normale göre yeniden bölümlendirmeleri, hedef pazarlarını yeniden değerlendirerek en hızlı tepki verecek pazar bölümünü doğru seçmeleri; müşterilerinin önceliklerini yansıtan yeni pazarlama sunumları yaratmaları ve sadık müşteriye odaklanmaları zaruridir. Uyarlanmış ürünlerin, artık mecburi yön olduğunu kabul eden işletmeler, yeni normalin kazananı olacaktır.
Bugünün işletmelerinin, yeni normale ilişkin eylem planlarının temel bileşenleri; en kritik sermayeleri olan beşeri sermayeyi korumaları, müşterileri ile güçlü sosyal bağlar kurarak, işletmenin misyonunu yeniden tanımlamaları ve deneyimlerden daha çok anlamlar yaratmaları ile diğer paydaşlarıyla ortak başarıya ve dayanışmaya odaklanmalarıdır.
Salgının yarattığı koşullar; ölçek ekonomilerini gündemden uzaklaştırmış, kapsam ekonomilerini masaya oturtmuştur.
Artık sürümden kazanmak mümkün değildir; uyarlanmış ve katma değeri yüksek hizmetler sunmayı başaran işletmeler, bugünün kurdeleyi kucaklayanları olacaktır.
5. Bilindik motivasyon, verimlilik kavramlarındaki değişimleri ve bu değişimlerin olumsuz etkilerinin önüne geçebilmek için neler yapılması gerekir?
Örgütlerin sürdürülebilirliği ve verimliliği ile uyumu açısından da bu bağlam önemlidir. İşletmelerin iç müşterisi olan çalışanları da bu süreçten birçok farklı şekilde etkilenmektedir. Güdülenme yöntemlerinden, çalışma biçimleri, iş tanımlarından mesai saatlerine ve kurumsal değerler ile kimliğe kadar tüm unsurlar yeniden tartışılmaktadır.
6. Yeni teknolojilerin perakende sektörü üzerinde, özellikle de Covid-19 salgını sonrası olan etkileri nelerdir ve işletmeler bu etkiler karşısında nelere dikkat etmelidir?
Salgın ve koşulları, arz ve talep arasındaki uyumun önemine dikkat çekmiştir. Tedarik zinciri ve lojistiğin talebin geçici dalgalanmasını yönetmek için en kritik fonksiyonlar olduğu kanıtlanmıştır.
Bu durumda, var olan talebi yönetmek ve karşılamak için büyük miktarlarda stok yapmak yerine çevrimiçi tedariğin etkin ve etkili yönetiminin gereği ortadadır. Yeni teknolojiler, perakendecilik sektöründe devrim yarattı.
Perakendecilik alanında yapay zekâ, makine öğrenimi, sanal gerçeklik, büyük veri ve mobil uygulamaların da özellikle COVID-19 Salgını ile beraber daha yoğun kullanılmaya başlanması, perakendeciliğin doğasını değiştirdi.
Perakendecilik sektöründe kullanılan teknolojiler, tüm satın alma süreci adımları boyunca müşteriye destek olup; kolaylık, hız ve esneklik sağlamaktadır. Bu teknolojiler, müşterilerin ihtiyaçlarını anlamak ve yeni ve kişiselleştirilmiş ürünler tasarlamak için muazzam veri potansiyeline sahiptirler.
Müşteri ihtiyaç yönetimine adanmış teknolojiler, müşteri ihtiyaçlarını anlamak için veri toplama ve analiz çalışmalarını mümkün kılarak, ihtiyaçlara cevap vermek için kişiselleştirmeler, uyarlanmış ürünler ve öneriler ortaya koymaktadır.
Perakendeciler, kullandıkları teknolojiler ile internet siteleri, marka toplulukları ve sosyal medyaları aracılığıyla müşterilerle kolaylıkla etkileşim yaratabilmekte, takip hizmeti sunmakta ve onları elde tutabilmektedir.
Ancak, perakendeciler kullandıkları teknolojiler ile kişiselleştirme çabalarını desteklemek için büyük miktarda müşteri bilgisi toplarken ve müşterileri izlerken veri gizliliği endişelerini de ortaya çıkarırlar.
Artan teknoloji karmaşıklığı nedeniyle tedarikçilerin, diğer perakendecilerin ve son kullanıcıların yardımı ve işbirliği yapmaları da kaçınılmazdır. Özellikle, sosyal medya platformları, e-ticaret yeteneklerini perakendecilerle işbirliği yaparak genişletmektedirler. Tüketicilerin sosyal medya platformlarının artan e-ticaret yeteneklerine ilişkin tutumlarını göz önüne almak gereklidir.
Perakende sektöründeki işletmeler etkin, etkili ve müşteri önceliklerine ve endişelerine duyarlı biçimde hareket ederek, teknoloji destekli uygulamaları kullanarak, rakiplerine nazaran önemli bir rekabet avantajı elde ederek, sektörün öncüsü ve kazananı olarak konumlanabilir
7. Covid-19 salgınının Endüstri 4.0 üzerinde ne gibi etkileri olmuştur?
Endüstri 4.0 ve tüm uygulamaları, COVID-19 Salgını ile beraber sıklıkla kullanılmaya ve tartışılmaya başlandı. Özellikle, Endüstri 4.0’ın COVID-19 ile mücadelede var olan rolünün örneklendirilmesi, bu bölümün temel konusunu oluşturmaktadır.
Endüstri 4.0 ve küresel salgın, radikal değişimler yaratan iki önemli devrimci fenomeni oluşturmaktadır. COVID-19 Salgını, Endüstri 4.0’ın gelişimini engellememiş, yalnızca yönünü değiştirmiştir.
Endüstri 4.0, endüstriyel devrimlerle karşılaştırıldığında daha yüksek dijitalleşme biçimleri için farklı hız, kapsam ve derinlik seviyeleriyle ilişkili yüksek dijitalleşme ve otomasyon biçimleri için daha yüksek dijitalleşme biçimleri için tüm endüstrilerde gelişmiş teknolojilerin uygulanması ve bütünleştirilmesine dair akıllı devrime verilen isimdir.
Endüstri 4.0’ın itici güçleri fiziksel (otonom araçlar, üç boyutlu yazıcılar, yeni malzemeler, gelişmiş robotik), dijital (nesnelerin interneti, sensörler, blok zinciri) ve biyolojik (gen sıralaması, sentetik biyoloji) olmak üzere üç ana kümede sınıflandırılabilir. Endüstri 4.0’ın önemli bileşenlerinden biri fiziksel ve sanal dünyanın arasındaki bağlantının varlığıdır. Bu günlerde kilitlenmenin koşulları, bu bağlantıyı giderek önemli bir hâle getirmektedir.
Endüstri 4.0 teknolojileri, küresel salgın sırasında günlük hayatımızda yaşadığımız sıkıntılara dijital çözümler getirmek konusunda dikkat çekici yetkinliğe sahiptirler.