Birçok öğrenme yolu bulunmaktadır. Kendilerini konuşurken duyarak, yazarak veya yaparak öğrenen insanlar vardır. İnsanların çoğu nasıl öğrendiğini bilir, fakat yine de birçoğu bu kişisel özelliğini dikkate almadan hareket eder. Aksi takdirde; performansları çok daha yüksek olurdu. Kendini yönetmek için sadece bu sorulara yanıt veriyor olmak kesinlikle yeterli değildir. ‘İnsanlarla etkili bir şekilde çalışabiliyor muyum?’ veya ‘Yalnız çalışmak benim için daha mı verimli?’; ‘İnsanlarla daha verimli çalışıyorsam hangi ilişkiyle performansımı yükseltebilirim?’ gibi soruları kendisine sormalıdır. Örneğin; insanların bazıları en iyi şekilde başkasının emrinde, bazıları ekip üyesi, koç ve mentor olarak çalışabilirler, öte yandan bazıları ise mentorluk için gerekli vasıflara sahip değildir.
‘İnsanlarla etkili bir şekilde çalışabiliyor muyum?’
‘Yalnız çalışmak benim için daha mı verimli?’
Tüm bunların yanı sıra, bireylerin baskı altındaki performansı ya da şekillendirilmiş ve öngörülür çevrenin varlığına ihtiyacı olup olmadığı oldukça önemlidir. Bireyin; büyük ve başarılı bir şirkette alt pozisyonda veya küçük ve başarılı bir şirkette üst kademe pozisyonunda olması belirleyici bir faktördür. Çünkü her iki seçenekte de aynı anda başarılı olan insan sayısı azdır.
Bireyin karar verici mi yoksa danışman olarak mı sonuç ürettiği, dikkat çekici bir konudur. Bireylerin çoğu danışman adı altında performans gösterir, dolayısıyla başarısızlığı ve oluşabilecek baskıları üstlenmez. Bazıları ise bir danışmandan fikir ve destek almak ister çünkü baskıyı sever. Bu durum kişilerin yaptıkları işler üzerinde özgüvenli ve cesaretli davranmalarına zemin hazırlar.
‘Değerler nihai testtir ve olmalıdır.’
Bireyin kendi değerlerini bilmesi zorunludur. Etik kurallar herkes için aynıdır, ancak kişi, sabahları aynada nasıl bir insan görmek istediğini kendisi belirler. Ahlak, bir kuruluşun değerler sisteminin bir parçasıdır. Kendi değer yargılarıyla örtüşmeyen bir kurumda çalışan birey, performansını düşürebilir ve görevini yerine getiremeyebilir. Her kuruluşun ve çalışanlarının belirli değerleri olmalıdır ve bu değerler uyum içinde olmalıdır. Aksi halde, bireyin üretkenliği azalır ve bu durum kurum için olumsuz sonuçlar doğurur.
Bireylerin, güçlü yönlerini ve performansını sergileme esnasında bazı durumlarda uyumsuzluk görülebilir. Bireyin yapmış olduğu bir iş; iyi, başarılı, çok başarılı olsa dahi değer sistemine uymayabilir.
‘Fark yaratan sonuçlara nerede ve nasıl sahip olabilirim?’
Nereye ait olduğunu bilmek ve karar verebilmek için;
- ‘Güçlü yanlarım neler?’,
- ‘Nasıl performans gösteririm?’,
- ‘Değerlerim neler?’ sorularına yanıt verebiliyor olmak şarttır.
İnsanların çoğu yirmili yaşlarının sonlarına kadar nereye ait olduğunu bilmez. Fakat kendisini gözlemleyerek güçlü yanlarının ne olduğunu, nasıl değerlendirebileceğini ve değerlerini biliyor olması elzemdir. Sonrasında nereye ait olduğuna karar vermesi gereklidir. Örneğin; büyük bir kuruluşta yeterli performans göstermeyen kişilerin, o kuruluşlardan gelen iş tekliflerini reddetmeleri, kariyer yönetimleri açısından önemli bir dönüm noktası olabilir. Bu soruları yanıtlayabiliyor olmak ‘bu işi yaparım ama şu şekilde, şu kadar zamanda ve benden beklemeniz gereken sonuçlar şunlardır, çünkü ben buyum’ diyebiliyor olmasına olanak sağlar.
Kendisine ‘Nasıl bir katkıda bulunmalıyım?’ diye soran birey eyleme geçmeye hazırdır. Fakat eyleme geçecek bireyin yapmaya hazır olduğu iş için ‘Güçlü yanlarımla uyumlu mu?’ ‘Yapmak istediğim iş bu mu?’ ‘Bu işte gelişebilir ve ilham alabilir miyim?’ diye sormalıdır. Sonuç olarak; kuruluşa sunulabilecek en verimli katkının ne olduğu tespit edilmeye çalışılır.
Kendi başına çalışan ve kendi başına sonuç alan az sayıda insan vardır. Kendini yönetmek için ilişki sorumluluğu alabiliyor olmak oldukça önemlidir. Bireyin birlikte çalıştığı insanların güçlü yanlarını, performans biçimlerini ve değerlerini bilmesi gerekmektedir. Her birey faklı çalışma tarzına hakimdir ve herkes kendi tarzında çalışma hakkına sahiptir. Önemli olan performans gösterip göstermedikleri ve değerleridir. Bunların yanı sıra; iletişimde sorumluluk üstlenmek şarttır. ‘Ben kime güveniyorum?’ ‘Kim bana güveniyor?’ soruları incelenmeli ve bireylere aktarılmalıdır. Aktarma karşıdaki kişiye göre değişiklik gösterir; okur ise bilgi notuyla, dinleyici ise anlatılarak aktarılır.
Siz kendinizi biliyor ve yönetebiliyor musunuz? …
Didem Kafkas
CGS Center
Organizasyonel Gelişim ve Raporlama Uzman Yardımcısı