Makale

Hayatımızdaki Tarife Dışı Engeller

Ekonomi sayfalarında sıkça görüyorsunuzdur, ancak bu tarife dışı engel denen kavram sadece ekonomi ve dış ticaret politikalarına özgü değil, hayatımızın her alanında olan ve aslında görünmez dolaylı engeller diyebileceğimiz bir kavram. Bazen bu görünmez engelleri biz kendi kendimize de yaratabiliyoruz.  Kültürel farklılıklar, kamu görevi yapanların vicdan-cep anlayışı, arkadaşlık ve akraba ilişkilerimiz, ulusal politikalarımız ve basit arkadaşlık ilişkilerimiz bile bizler ve/veya başkaları tarafından yaratılan bu görünmez dolaylı engellerle dolu.

Kime karşı, ne amaçla ve nasıl bir engel/yıldırma politikası izlediğiniz belirleyici. İyi yönde mi kötü yönde mi, bu bir parça bakış açınıza ve sizin vicdanınıza bağlı. Ülkelerin ekonomi ve dış ticaret politikaları bu yönde olduğu gibi, sosyal, çevresel ve ideolojik politikalarınız da bu yönde olabilir. Bu durum kişilerin kendi hayatlarında da böyle. İnsanoğlu var olduğu günden itibaren, bireysel ve grup olarak diğerlerinin bir şekilde önüne geçme derdinde. Bazen açık bir şekilde ahlak ve kanun çerçevesinde hareket ederken, bazen de tamamen bilinçli olarak asıl amacını gizler ve dolaylı bir şekilde oluşturduğu engellerin arkasına saklanır. Kanunların etrafından uygun bir şekilde dolanmak veya dini/ahlaki yazılı olmayan kuralları kendince yorumlayarak yapar bunu.

Ticaretin içinde bolca denk geldiğimiz konuda budur. Ticaretin evrensel ilkelerini asırlarca uygulayan ahilik geleneği buna en olumlu ve en iyi örneklerden biridir. Günümüz esnafının büyük bir kısmının ahilik geleneğine uygun davranmadığını üzülerek görmekteyiz.

Hayatımızın her boyutunda o kadar çok örnek var ki, yeter ki siz bu gözle bakın. Alınan kararların ve uygulamaların arkasındaki asıl amacı anlamaya çalıştığınız zaman, bu görünmez dolaylı engelleri / yıldırmaları görmeniz mümkün. Karar vericinin, kanun yapıcının ve uygulayıcısının gerçek amacı her zaman çok daha önemli.  Ekonomik geri kalmış yörelerin kalkındırılması, dış ticaretin olumsuz etkilerini giderme, düşen doğum oranlarını artırma, içki ve uyuşturucu ile mücadele, endemic bitki ve canlı varlıklarımızı korumaya çalışmak bunlardan sadece bir kaçı.

Keza normal ticari kazançtan vergi toplayamayan devletin her daim dolaylı vergiler vasıtası ile vergi toplamaya çalışması da buna çok iyi bir örnek. Kayıt dışını bir türlü engelleyemeyen devlet, ulaşım, iletişim, sigara/alkol, akaryakıt ve benzer dolaylı harcamalar üzerinden vergi toplamaya çalışmakta, bu da bir nevi sürdürülebilir/sağlıklı ekonomik gelişmemize karşı görünmez dolaylı bir engel oluşturmaktadır. İş bilmez ve caydırıcı bürokrasi de ülkelerin kendi sanayicisi ve işadamına uyguladığı bir nevi tarife dışı engeldir. Keza yolsuzluk ve rüşvetle iş yapmada bu kapsamda değerlendirilebilir.

2005 yılından itibaren Uzakdoğu ülkelerinin kotasız serbest ticarete açılması sadece tekstil ürünlerinde değil, tüm sanayi ürünlerinde haklı rekabet ortamı yaratmayıp, ucuz ve kalitesiz ürünlerin piyasaları ele geçirmesi neticesinde ulusal ekonomileri her yönü ile tehdit eder hale gelmiştir.

Bu kural dışı tehditleri savuşturmanın en etkili yolu yine kural dışı ‘tarife dışı’  engellere başvurmaktır. Veya açık tarife koymaktır,  fakat Dünya Ticaret Örgütü, Avrupa Birliği gibi oluşumlarla yaptığımız anlaşmalar buna engel teşkil eder. Birkaç yıl önce anti-damping soruşturması neticesinde tekstil sektörü için alınan korumacı tavır, doğru ancak ülkemiz açısından geç alınmış bir karardır. Cari açığın ve ithalattaki ara sanayi mallarının bu kadar büyük risk oluşturması beklenmeden bu karar (sadece tekstil ürünleri için değil) tüm ara sanayi malı üreten sektörler için alınmalıydı.  Devletin Türk sanayicisini, üreticisini ve işçisini korumanın en doğal yolu budur.

Binlerce işletme sadece bu haksız rekabet ortamı neticesinde kapısına kilit vurdu. Ayrıca bu ülkeye fabrikalar kuran, üreten, ihracat yapan sanayicilerimiz de ucuz ve kalitesiz ithal ürünlerle rekabet edememenin neticesinde  ‘beceriksiz’ ilan edildi.

Ucuz ve kalitesiz ürünlerin ekonomimize ‘damping’ yapılmaması ilkesinden yola çıkarsak bu ve benzer girişimlere, bir nevi haklı korumacılık veya öncelikli rasyonel / ırkçı olmayan ekonomik milliyetçilik diyebilirsiniz.

Gerek devlet gerek birey olarak, asıl amacımızın ne olduğu çok önemli, ülkemizin esnafını, üreticisini ve vatandaşını haksız rekabet ve orantısız tüm güçlerden korumak devletin görevi ancak bunu yaparken asli görevinden ve amacından uzaklaşmamak kaydı ile.

Bireysel olarak hayatımızın her anında ya dolaylı engellerle biz karşılaşacağız ve/veya bu engelleri bizler yaratacağız.

Tüm bu tarife dışı – dolaylı engeller dünyasının haklı, kanuni, ahlaki ve vicdana uygun olması dileği ile,

 

Kazım Yalçınoğlu

Sanayici
Odtü İşletme Bölümü Öğretim Üyesi

Odtü Girişimcilik ve İnovasyon Platformu Başkanı

 

 

 

 

Share:

Leave a reply