Makale

Bir tecrübe bir görüş; EBSO eski Başkanı Tamer Taşkın- Aile şirketlerinde kurumsallaşma

Yabancı sermayenin ülkemize olan ilgisi son dönemde belirgin bir artış gösterse de, uzun zamandır gerek şirket evlilikleri gerekse lisanslar yoluyla yapılmış ve sürdürülmekte olan başarılı ortaklıklar mevcuttur.

Yabancı sermayenin ülkemizdeki ortaklarını değerlendirdiğimizde;

-Küçük ve orta ölçekli olarak tanımlanabilecek firmalarımız ile olan daha çok “patronlar ile ortaklık” diyebileceğimiz yapılar,
-Çok uluslu büyük firma ile kurulmuş, yönetim kurulları ile çalışan, kural ve ilkeler temelinde, patronların insiyatifinin ön planda olmadığı ortaklık yapıları.

Bu her iki yapının da temelinin atılabilmesinde anahtar kelimenin “GÜVEN” olduğunu düşünüyorum. Yabancı sermaye, bir ülkeye yatırım yapacağı zaman öncelikle ortağımla güvenmek ister. Çünkü ülke ekonomisinde değişkenlikler olabilir, bu değişkenliklerin taşıdığı risklerin, beraber olunan ortağa duyulan güven ile aşılması daha kolaydır. Çoğu yabancı sermayedar özellikle gelişmekte olan ülkelere yaptıkları yatırımlarda ülkelerin taşıdıkları riskleri ortakları ile engellemeye önem veriyor, “güvendiğim ortğımla zorlukları kolay aşarım” diye bakıyorlar.

Taviz vermedikleri birinci kriteri olan ortağa güvenin yanı sıra; yabancı firmanın taviz vermeksizin firmasında uygulayacağı önemli konular var. Bunlar; iş sağlığı ve iş güvenliği, kesinlikle kayıt içi çalışma, çevre duyarlılığı diyebileceğimiz çevre sorumluluğu.

Yabancı sermayeli şirketler dünyada on yıllardır süregelen finansal  piyasalarla bir uyum içerisinde çalışmaktalar, dolayısıyla bu piyasaların talep ettiği doğru finansal raporlamayı ülkemize getiriyorlar. Tüm bunlar finansal raporlamada şeffaflığı ve disiplini getirmekle birlikte etkili yönetim, verimlilik için gerekli alt yapıyı oluşturmaktadır.

Küçük ölçekli kobilerde bile kurumsallaşmanın gerektirdiği etkili yönetim konuları işletilmekte firmanın karar verme mekanizması daha doğru analizlerle hareket edebilmektedir.

Çokuluslu şirketlerin bir diğer tercihi ise eleman sirkülasyonunun düşük olması, özellikle bu konuya dikkat ediyor ve eleman değişiminin olmamasına önem veriyorlar.

Bizim iki yabancı ortaklı şirketimizde de  bu yukarda açıkladığım genel öncelikleri görüyorum. Ancak bunun ötesinde bizim Türkler olarak Alman’larla daha kolay anlaştığımızı söylemek yanlış olmaz. Almanlar, Türkiye’yi ve Türkleri daha yakından bildikleri için Türk bakış açısını tanıyorlar. İngilizler ise bizleri daha az tanıdıklarından onlarla iş yaparken daha uzun süreli görüşmek ve bir sonuca varabilmek için daha fazla mesai harcamak zorunda kalıyoruz. ( Mutlulukla söylemeliyim ki patronlar ve çalışanlar olarak iş dünyasındaki seviyemizi değerlendirdiğimizde 40 – 50 yıllık iş hayatı geçmişine sahip bir ülkenin iş insanları olarak sahip olduğumuz bilgi, tecrübe ve yeteneklerimizle uluslararası alanda başarılıyız.

Sayın Tamer Taşkın, Kıta Avrupa’sı yönetim kültürüne sahip Alman iş dünyası ile, Anglo-Sakson kültürüne sahip İngiliz şirketlerini değerlendirirken aşağıdaki tespitlerini belirtmiştir.

Almanlar

  • Disiplinlidir
  • Kurallara önem verir
  • Toplantılara ve randevulara gelir ve gelinmesini ister
  • İletişinlerinde direktir

İngilizler

  • İletişimde Almanlara göre daha indirekt ama Türklere göre daha direktir
  • İngilizlerle konuşurken İngilizce’de bazı kelimelerin aslında başka anlamlara geldiğini bilmek çok önemlidir
  • Zamanları önemlidir
  • Yazılı olmasa da bilhassa etik kurallara Almanlardan daha sıkı, elastilkiyetleri daha az ve disiplinliler
  • Mesafeli görünürler ancak sizi tanıdıktan sonra çok samimi olabilmektedirler.

Tamer TAŞKIN
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı ve PETROFER Yönetim Kurulu Başkanı

 

Share:

Leave a reply