Varlıklı bir aileden gelen Betul Mardin, hayatında maddi imkânlarının iyi olduğu zamanların yanında çok sıkıntı çektiği dönemler de yaşar. Betul Mardin beş yaşına kadar hiç konuşamadığı için herkesten farklı; gölgelerde sessizce süzülme zorunda kaldığı bir çocukluk geçiriyor. Bakıcısı tarafından fiziksel şiddete uğruyor, yaşıtları tarafından yalnızlığa itiliyor. Konuşmaya geç yaşlarda başladığında, herkes gibi konuşamadığı, kekeme olduğu ortaya çıkınca hayatı kolaylaşmak yerine daha da zorlaşıyor. Yediği dayakların etkisiyle 13 yaşına kadar itilip kakılan bir kekeme olarak devam ettiriyor hayatını. Dili bağlı, kalbi kırık bir çocukluk geçiriyor. Böyle başlıyor Betul Mardin’in başarı dolu hayatı. Değişimi seçiyor, inisiyatifi bir daha bırakmamacasına eline alıyor. Yıllarca yaşadığı istismarın, üzerinde kara bulut gibi gezdirdiği karanlık gölgesinden, kendisine uygulanan fiziksel ve psikolojik şiddetin zincirlerinden kendisine bir söz vererek kurtulmaya karar veriyor. İlk çocukluk yıllarının acımasız yüklerinden bir çınar ağacının gölgesinde kendisine verdiği bir yeminle; kendisinden aldığı güçle kurtulan bir kadın Betul Mardin. Böyle sıkıntılı bir dönemde 40 yaşından sonra iş hayatına atılarak Tercüman gazetesinde kültür sanat sayfasını hazırlamaya başlar ve üç yıl boyunca bu işi yapar. Bir süre sonra 1959 yılında ünlü tiyatrocu Haldun Dormen’le evlenerek bu işinden ayrılır. Çalışmadığı bu dönemde Dormen’in eşi olarak tiyatroda yapım, tercüme, adaptasyon, dekor gibi işlerin organizasyonunu üstlenir. Bütün bu tecrübe, ona çevresindeki olaylara yaratıcı bir gözle bakabilmeyi ve insan sarraflığını öğretir; ancak bu onun perde arkasından yaptığı bir iştir, o ise kendisini gösterebileceği sınırlarını tanıyıp aşabileceği bir işin hayalini kurmaktadır. Bir gün bir aile dostları TRT’de, gençlik ve sağlık konularında program yapımcısı ve uzmanı olmasını teklif eder. Betul Mardin, “Program yapmasını bilmem fakat zararı yok çalışırım” der ve düşünmeden kabul eder, iki çocuğundan ayrı kalmak pahasına Ankara’ya taşınır. Bu esnada BBC televizyonu tarafından açılan bir imtihanı kazanarak, Londra’da altı aylık televizyon yapımcılığı kursuna gönderilir.
Bir gün Mardin’in hayatında dönüm noktası olacak bir olay gerçekleşir, yakın dostu Ahmet Dallı kendisini arayarak tuhaf, hiç duyulmamış bir iş teklif eder. Dallı; basın, müşteri ve çalışanlarla iletişim ve ilişkilerini yürütecek birisini aramaktadır. Betul Mardin, Ahmet Dallı ile çalışmaya başlar, Halkla ilişkiler dünyasına adım atarak çok çalışır, bu alanda aranan kişi olmayı başarır. 1968 yılında İstanbul’a geri dönerek Türkiye’de bir ilk olan kendi halkla ilişkiler şirketini kurar. Betul Mardin çalışmaya ve çalışmanın yarattığı farka inan bir kadındır. Yıllarca üniversitelerde halkla ilişkiler alanını Türkiye’ye getiren ve geliştiren bir duayen olarak ders vemiştir. Betul Mardin; her türlü yeni fikir ve serüvene kapı aralayabilecek dünya algısı, çağının ötesine geçen vizyonu ile bugün bile gençlerin nefesini tutarak dinlediği, sembolik sermayeleri aşan diplomasız bir üniversite hocası, güçlü bir kadın, bir stil ikonu. Günümüzde ise Türkiye’de halkla ilişkiler alanında yapılmış ve yapılacak her işin mimarı ve yapıtaşı olmayı başarmış bir öncü olarak tanınıyor.
Kaynak: https://www.dunyabizim.com/portre/icindeki-gunesin-pesine-dusen-kadin-betul-mardin-h29324.html