Peter Drucker 1950 yılında babasıyla birlikte ünlü iktisatçı Joseph Schumpeter’i ziyarete gider. Babası Avusturya Maliye Bakanlığında memurken, zaman zaman üniversitede iktisat dersleri vermektedir ve J.S. Onun öğrencisidir.
Ziyaretlerinde babası; Ona, “Joseph, hala ne için hatırlanmak istediğin hakkında konuşuyor musun? diye sorar: O bir kahkaha patlatır.
Zira J.S otuz yaşlarındayken ve iki büyük iktisat kitabı yayımlamışken, gerçekten hatırlanmış olmak istediği şeyin “Avrupa’da güzel kadınların en muhteşem aşığı ve Avrupa’nın en harika at binicisi – ve belki bir de dünyanın en büyük iktisatçısı” olduğunu söylediği için dile düşmüştür.
J.S. Bu sefer şöyle der: “Evet, bu soru benim için hala önemli, ama şimdi onu başka türlü yanıtlıyorum. Ben yarım düzine parlak öğrenciyi birinci sınıf iktisatçıya dönüştürmüş bir öğretmen olarak hatırlanmak isterim.” der ve şöyle devam eder:
“Biliyor musun Adolph, artık kitaplar teoriler için hatırlanmanın yeterli olmadığını bildiğim bir yaşa geldim. SÖZ KONUSU OLAN İNSANLARIN YAŞAMINDAKİ BİR FARK OLMADIĞI SÜRECE, İNSAN BİR FARK YARATTIM DİYEMEZ.”
Drucker şöyle devam ediyor:
“Babam Schumpeter’i çok hasta olduğu ve çok fazla yaşamayacağını bildiği için ziyarete gitmişti. Schumpeter biz onu ziyaret ettikten beş gün sonra öldü.
O konuşmayı hiç unutmadım. Orada üç şey öğrendim:
Birincisi, insanın kendine ne için hatırlanmak istediğini sorması gerekir.
İkincisi, bu sorunun yanıtı insan yaşadıkça değişmelidir. Hem kişi olgunlaştıkça, hem de dünyadaki değişikliklerle birlikte değişmelidir.
Son olarak, HATIRLANMAYA LAYIK OLMAK İÇİN TEK ŞEY, KİŞİNİN İNSANLARIN HAYATINDA FARK YARATMASIDIR.”
Çok değerli bir anı. Şimdi biz de soralım kendimize:
Hatırlanmak istiyor muyuz? Ne için hatırlanmak istiyoruz? Hatırlanmaya layık mıyız?
Kaynak: Peter Drucker, Joseph A. Maciariello, Yönetim s.682-83