Kurumsal Yönetim: 3. Sektör Açısından Uygulamalar
Kurumsal yönetim ile ilgili çalışmaları incelediğimizde ağırlıklı olarak karşımıza halka açık şirketler çıkmaktadır. Oysa kurumsal yönetim doğru ve sürdürülebilir bir yönetim anlayışını getiriyor ise, 3. sektör dediğimiz sivil toplum kuruluşları, vakıflar, dernekler gibi kar amacı gütmeyen bütün kuruluşlar için de geçerlidir.
3. sektör dediğimiz zaman, kişinin aklına, bu kuruluşlar kar amacı gütmediği için şeffaflık ve hesap verebilirliğin birinci öncelikli konular olmadığı gibi bir yanılgı geliyor. Ancak unutulmamalıdır ki, bu kuruluşların da paydaşları; aidat ödeyen üyeleri, hizmet verdikleri kitleler vardır. Bu paydaşlar “yarar” beklentisi içindedirler. Dolayısıyla, ayakta kalmaları, büyümeleri, amaçlarına paralel olarak çalışmaları, bu doğrultuda yapılanmaları, şirketler kadar önemlidir.
Bu kuruluşların da yönetim kurullarının etkin ve verimli olması, yönetim kurulu üyelerinin, yönetiminde oldukları kuruluşa katkı sağlamaları, çalışmalara vakit ayırmaları gerekir. Yönetim kurulu toplantılarının düzenli ve belli bir gündem dahilinde yapılması, karar alınması alınan kararların uygulamaya koyulması gerekir. Ancak maalesef, sıkça karşılaşılan verimsiz ve olumsuz uygulamalar, 3. sektör diye tanımlanan kuruluşların faaliyetlerinin yeterince iyi olmaması, bir süre sonra paydaşlarda memnuniyetsizliğe yol açmaktadır. Kişi veya kurumlar buralara üye olmaktan vazgeçmekte, yeni üyeler edinilememekte, uzun vadede de kurum önemini yitirmektedir. Vakıflar iseler de gücünü kaybetmektedir.
Hep dediğimiz gibi kurumsal yönetimin odak noktasını yönetim kurulu oluşturmaktadır. Bir yönetim kurulunun en önemli işlevlerinden bir tanesi de, o kurumun gelecek stratejilerini belirlemesidir. Nereye gideceğini bilmeyen bir gemi okyanusta kaybolur. Bu kuruluşların da en az üçer – beşer yıllık stratejik hedefler koyması, bu doğrultuda eylem planlarını belirlemesi, enerjilerin boşa savrulmasının önüne geçer. Elbette stratejiler gözden geçirilir, gelişmeler çerçevesinde yeni hedefler belirlenir.
Ancak, bu, her yeni gelen yönetimin bir önceki yönetimin çalışmalarını bozması, kabul etmemesi, sil baştan yapması anlamına gelmemelidir. Aksi takdirde vakit kaybedilir, emekler heba olur. Bu kuruluşlarda yönetimi devralmak bir tür bayrak yarışına benzer. Bayrağı her zaman daha ileriye taşımak gerekir. Bunun da sözde değil özde yapılması önemlidir.
Kısacası, her konuda olduğu gibi bu konuda da ülkemizde 3. sektör kuruluşlarında katedecek epey mesafemiz var gibi görülmektedir.