Tarih boyunca insanoğlu yaptığı buluşlarla yaşamını kolaylaştırmaya çalıştı; bunda da başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Öyle olmasaydı bugün bu satırları yazmak için kil tablette çivi ile uğraşıyor olurdum. Ateşi bulan insan önce ısındı, yiyeceğini pişirdi, vahşi hayvanlardan korundu sonra makinelerinde kullandı. Tekerlekle birlikte hareket olanağı da arttı. Buluşların yapıcı etkisi kendisini hızla gösteriyordu…
Değişim başlamıştı. Yapıcı olması beklenen her buluş, her yenilik yanında yıkıcı bir etki de gösteriyordu. “Her nimetin bir külfeti vardır” sözü her zaman karşımıza çıkmaktaydı. Yeniliklerle birlikte insan değişti, iş yapış biçimleri değişti. İlkel toplumdan, on bin yıl önce yerleşik topluma yani tarım toplumuna geçiş yapıldı. Dünyadaki değişim bütün hızıyla sürüyordu. Üç yüz yıl önce buhar makinasının bulunmasıyla sanayi toplumu süreci başlamış oldu. Yeni iş alanları ortaya çıktı. Makinaların çağı başlamıştı. Buharın gücü de alışkanlık olarak beygir gücü ile tanımlandı. Teknoloji iş yapma biçiminde yıkım yaratmıştı, ancak kavramı henüz yıkamamıştı.
Altmış yıl önce bilgisayarın etkin kullanımının artması ile 20. yüzyılın son kısmında bilişim toplumu dönemi başladı. Bilgisayarın yaşamımıza yoğun biçimde girmesi bir yandan yaşamımızı kolaylaştıran yapıcı etkisini gösterirken, diğer yandan bazı mesleklerin yok olmasına neden olmuştur. Telefon operatörü, asansör görevlisi gibi meslekler kaybolmuş, yerini otonom sistemler almıştır. 1960’lardan itibaren evimize girmeye başlayan televizyon da aile içi iletişimi kopma noktasına getirmiş, aile birlikteliğini yıkmaya başlamıştır. İnternetin ortaya çıkması ile yeni iş modelleri gelişmiş, hizmet sektörü öne çıkmaya başlamıştır. AirBNB, Amazon, Google, Netflix, Facebook, Youtube, Uber gibi şirketler sahip olmadıkları içeriklerden kazanç elde etmeye başladılar. Oteli olmayan AirBNB otel hizmeti sunarken, arabası olmayan Uber taksi hizmeti vermeye başladı. Otelcilik, ulaşım, yayıncılık gibi işler bozguna uğrayıp yıkılmaya başladı. Hatta televizyonculuk da bu yıkıcı teknolojik gelişmelerden nasibini alacak gibi. Sayısal fotoğraf makineleri fotoğrafçılığı bitirdi. Yıkıcı ya da bozguncu teknoloji olarak yaşamımızda yerini aldı. Geleneksel fotoğrafçılar bugün ne yapıyorlar acaba?
Teknolojinin yapıcı etkilerinin yer aldığı Uzay Yolu (Star Trek) dizisinde izleyici ile buluşan, 1960’larda bilimkurgu olarak karşımıza çıkan teknolojik ürünlerin günümüzde gerçekleştirildiğini ve yaşamımıza girdiğini görüyoruz. Tonlarca ağırlıkta olan bilgisayarların bugün cebimize girmiş olması da unutulmamalıdır.
23. yüzyılda geçen dizide görmediğimiz, gelecekte kullanılmayan ama, bugün dünyadaki tüm mücadelenin nedeni olan bir şey tüm yıkıcı etkisini halen göstermekte: PARA. Lidyalı’ların bulduğu para bugün şekil değiştirmeye başladı. “Coin” akımı olarak başlayan, BitCoin ile ünlenen bu yeni sanal para biriminin, Blok Zinciri (Block Chain) altyapısı kullanılarak güvenli biçimde saklanarak yaygınlaşması ile dünyadaki para piyasaları ve dolayısıyla bu piyasalara hakim ülkelerin otoritelerinin ve zenginliklerinin tehdit altında olduğu ortadadır. Teknolojinin yıkıcı etkisinin ülkeleri yıkmaya varacak noktada olması karşısında önlemler alınmaya başlamıştır. Sanal paraların kullanımı devletler tarafından kısıtlanmakta, hatta yasaklanmaktadır. Her şeyin sanallaşma yolunda hızla ilerlediği günümüzde, özellikle de mobil telefonların artarak kullanılması güvenlik zaafiyetlerini gündeme getirmiştir. Yararlarının tartışılmayacak kadar çok olduğu bu teknolojiler, savaşların şeklini de değiştirmiş, webi cebinde olan insanların sosyal medya aracılığı ile kolaylıkla yönlendirilmesi sonucunda adına “bahar” denilen ayaklanmalar yaşanmıştır. Teknoloji bir kez daha yıkıcı etkisini göstermiştir.
20. yüzyılın sonlarında sıcak aile ilişkilerinin, yüz yüze sohbetlerin yerini alan televizyonun evimizin her odasına girmesi ile ayrı dünyalarda yaşamaya başladık. Bugün mobil telefonlar, tabletler gibi aygıtların yaygınlaşması ile aynı evde ayrı dünyalarda yaşamak doğal karşılanır oldu. Değişim bizi yönetmeden biz değişimi yönetmeliyiz! Bunu giderek zayıflayan aile birlikteliklerini yıkmadan gerçekleştirebilecek miyiz? Bu savaştan yapıcı mı, yıkıcı mı teknolojiler galip çıkacak? Gelenek mi kazanacak, gelecek mi?..
İ. İlker Tabak,
Bs. Müh., TBK Bilişim Sistemleri A.Ş. Kurucusu ve HÜMED
YK Başkanı