Sanırım, Türkiye’de hemen hemen herkes 2018’in özellikle 2. yarısında hırpalandı, önce panik oldu, ne yapacağını şaşırdı (!) sular durulduktan sonra da, ne gibi önlemler alınması gerektiği konusuna kafa yorulmaya başlandı.
Konumuz şirketler olunca elbette ekonomideki gelişmeleri gözardı etmek ve kaygılanmamak olanaksız. Ancak, biz makro ekonomik gelişmeleri iktisatçılara bırakıp, mikro düzlemde, mevcut gelişmeler açısından, şirketlerimiz ne gibi adımlar atmalı, önlemler almalıdır, bunun üzerinde durulması gerektiğine inanıyoruz.
Her şeyden önce artık Türkiye’de, iki kavramının “olmaz ise olmaz” şeklinde şirketlerimizin hayatına girmesi gerektiği kanısındayız. Bunlardan birincisi “kurumsal risk yönetimi”, ikincisi ise “uluslararasılaşma”dır.
Bugün yaşı 50’nin üzerinde olanlar, iş dünyasının geçmişte de çok fazla ekonomik çalkantı atlattığını ve sorunların üstesinden gelip ayakta kaldığını söyleyeceklerdir.
Ancak, unutulmaması gereken en önemli konu, KOBİ’lerimiz son 10-15 yılda büyüdü, ciddi bir sermaye birikimine sahip oldu. Ortalama bir KOBİ’de çalışan sayısı 100’ün altında değil. Ortalama 100 -200-300 kişi çalıştıran KOBİ’lerin (veya BOBİ’lerin), genel geçer yönetim sistemleri ile şirketlerini yönetmeleri artık imkansızdır.
Satışlarını arttıramayan, yaptığı satışı zamanında teslim edemeyen, üretim yaparken verimliliği düşük olan, nakit yönetimini yapamayan, kaynaklarını doğru planlayamayan ve yönetemeyen, nitelikli insanlar çalıştırmayan, gelecek stratejileri belli olmayan KOBİ’lerin, veriye dayalı risk yönetimi yapmaları da mümkün değildir.
Ünlü yönetim gurusu Peter Drucker der ki; “geleceği tahmin etmenin en iyi yolu, onu yaratmaktır-The best way to predict your future is to create it”; ayrıca der ki; “ölçülebilen şeyler iyileştirilebilir-What’s measured improves”.
Dünya Bankası raporlarına göre, 2019 yılında Türkiye en iyi ihtimal ile %1,6 büyüyecektir. %1,6 büyüme hiç bir şirketi, deyim yerinde ise, kurtarmaz. Bu nedenle bir an önce “uluslararasılaşmak” gereklidir. Bundan kastımız sadece ihracat yapmak değildir. Finans yönetimi, üretim yönetimi, yabancı ortaklıklar kurmak, yurt dışında şirket satın almak, kurmak, depo açmak; her sektörden bütün şirketler için uluslararasılaşmak için elbet bir yol vardır, yeter ki biz bu konulara ciddi kafa yoralım ve hızlı adımlar atalım.
İster sadece iç piyasaya yönelik çalışalım, isterse dışarıya kapılarımızı açalım, kurumsal risk yönetimi kritik bir konudur. Risk yönetimi derken geçmişte sadece finansal risklerden, kur risklerinden bahseder; finansçılarımız, en fazla bankacımız ile konuşurduk. Oysa kurumsal risk yönetimi dediğimizde, yönetim kurulu düzeyinde stratejilerin masaya yatırılmasından, makro ekonomik risklerden, teknolojik risklerden, ülke riskinden, yasal mevzuatlarda değişiklerin getirdiği risklerden, kısacası iş hayatını etkileyen her türlü konudan bahsediyoruz. Bu da doğal olarak ayrıntılı ciddi bir çalışma gerektirir.
Dolayısıyla, 2018’i uğurlayıp 2019’a kapıları açarken sadece bilmek yetmiyor, her anlamda yönetebilmek gerekiyor.
CGS Center, kendi ekosisteminde ki dostları ile, aslında güzel bir yılı daha geride bıraktı. Zaten kurumsal yönetime geçmeyi, kurumsal yapılarındaki darboğazları çözmeyi arzu eden şirketler, bu doğrultuda adım atıyorlar. Zoru seçip, zorla mücadele ediyorlar. Biz de onlarla birlikte mücadele etmekten, bu yolculukta yer almaktan mutluyuz. Bu yıl da kimlerle bir arada olmadık ki;
1) Gaziantap’ten dört ortağın 40 yıl önce kurduğu ve bu günlere getirip, ikinci kuşaklara devr ettiği ANSA’dan,
2) Dünyadan değerli isimleri ülkemize çekmeyi ve Göreme’de ağırlamayı başaran İNDİGO- Museum Otelden,
3) Savunma sanayimizde roketlerimizin kablolarını yapan Teknokar’dan,
4) Savunma sanayinde servo motorlarımız yapan mucize mühendislerimizin kurduğu ANDAR’dan
5) Hayatımızı kolaylaştıran beyaz eşyaların gözümüze gayet doğal görünen ekipmalarını üreten devasa makinaları yapan ASAP’tan,
6) Genç Türk işkadınlarına uluslararası rol model olacak, iki genç sanayici hanımın yönettiği LMC’den,
7) Türkiye’de ilk başarılı AB projesini 35000 m2 fabrikada en modern tesis olarak Kastamonu’da kurdurmayı başaran KASWOOD’dan,
8) Hayatımızın ayrılmaz bir parçası, kullandığımız her şey bir dökümdür diyen ve ülkemizin gururu olan Denizciler Dökümcülük’ten,
9) Güzel okulum ODTÜ’nün en önemli yapı taşlarından olan ODTÜ Vakfı’ndan,
10) Bilişim’i hayatımıza sokan müstesna insan Prof.Dr. Aydın Köksal ve şirketi Bilişim’den bahsederken biz de gurur duyuyoruz.
Ayrıca 2018’de CGS Center olarak başka neler yapmadık ki;
– Yaşar Üniversitesi ile biraraya gelen CGS Center, “Yeni Nesil Patronlar” sertifika programı ile gene konusunda bir ilke imza attı.
– Savunma sanayi şirketlerine eğitimler verdi.
– Sanal eğitimler hazırladı.
– 100. sayısını devirdiği “Ailem ve Şirketim” bültenini bir web portalına çevirerek bilginin kalıcı ve bedelsiz olarak tüm iş dünyasına ulaşmaya devam etmesini sağladı.
– Yayınlar araştırmalar çıkarmaya devam etti.
– Yeni nesil patronları bir araya getirdiği, CGS Center 3. Meet up” etkinliğini düzenledi.
– Uluslararasılaşma yolunda önemli adımlar atıp, 2019’un önemli hazırlıklarını başlattı.
Ben mi ne yaptım! Yukarıdaki ilaveten, ODTÜ’de ders verdim, İzmir Ekonomi’de Executive MBA programında yer almaktan mutluluk duydum. 2018’un kapanışını da Bilkent Üniversitesi Executive MBA’de kurumsal yönetim dersini vererek yaptım.
Hep derim ya; “en mükemmelini bilemeyebiliriz, ama emin olun, elimizden gelenin en iyisini yaparız”
Sevgiyle kalın.
Dr.Güler Manisalı Darman
Başkan
CGS Center