Makale

KOBİ’lerin Kurumsallaşma Atağı: 100 metrelik koşu değil, 40 km’lik maraton

Ülkemizde son yıllarda KOBİ’lerin, deyim yerinde ise, bir kurumsallaşma atağına geçtikleri görülmektedir.

60’lı yaşların üzerindeki kurucuların en büyük dileği şirketlerinin kendilerinden sonra da sürdürülebilir olmasıdır. Bu yaş grubunun çoğunun ikinci kuşak çocukları zaten iyi okullarda okumuş ve şirkette çoktan çalışmaya başlamışlardır. Kurumsallaşma ihtiyacı da en çok bu ikinci nesil tarafından hissedilmekte ve talep de onlardan gelmektedir. Diğer taraftan, kurucu babalar veya anneler de “ya benden sonra!” sendromu içine girebilmektedir. Bir de “kurumsallaşma” sürecinden herkes, her şirket başka şeyler anlamakta ve farklı beklentiler içine girmektedir.

Kurucu baba veya anneler, aman evlatlarım kavga etmesin veya kuzenleri ile iyi geçinsinler, şirket bölünmesin derken; evlatlar, şirkette kurallar olsun, süreçler doğru işlesin, büyükler kendilerine kulak versin isterler.

Kısaca, şirketler, aile ile şirket ilişkisinin düzenlenmesini, kurumsal alt yapının düzgün oturtulmasını talep etmektedirler. Son dönemde, bu ihtiyaçlara paralel, aile şirket ilişkisini düzenleyen aile anayasası talepleri giderek çoğalıyor. Ancak, aile anayasasından beklenti de fazlasıyla artmakta ve beklentiler de aile üyeleri arasında farklılaşmakta. Endişem o dur ki, aile anayasası, sanki bir hap gibi düşünülmekte ve aile anayasasının tüm kurumsallaşma ve kurumsal yönetim sıkıntılarına derman olacağına dair bir beklenti doğurmaktadır. Bu beklenti ile yazılan aile anayasası, diğer kurumsallaşma çalışmaları ve doğru kurumsal yönetim ile desteklenmediği takdirde tozlu raflarda yerini almaya mahkumdur. Oysa aile anayasasından elde edilen en büyük fayda, aslında yazımı esnasında yapılan açık yürekli tartışmalardır. Bir diğer yanlış beklenti de aile anayasalarının hukuksal yönden hissedarlar sözleşmesi ile karıştırılmasıdır. Aile anayasalarının yazımı esnasında, şirket ana sözleşmesinde yapılabilecek bazı temel düzenlemelerin de görüşülmesi KOBİ’ler açısından durumu biraz düzeltebilmektedir.

Sarkacın diğer ucunda da sayıları her geçen gün artan yönetim danışmanları yer almaktadır.  Aile anayasasının yazılması, şirkette, aşağıda kurumsal alt yapının oturtulması ve yukarıda yönetim kurulunun etkin ve verimli işlemesinin sağlanması, kolay çalışmalar değildir. Muhasebe-finanstan tutun da, hukuktan, İK’ya, psikolojiden, endüstri mühendisliğine, yönetimden inovasyona kadar inter-disipliner veya çoklu disiplinlerde “ehil” olmayı gerektirir. Hem teorik bilgiye hem de piyasa tecrübesine ihtiyaç vardır. Aile şirketi KOBİ’lerimiz danışmanlarını seçerken, bu nedenle çok dikkatli olmalıdırlar.

CGS Center olarak yıllardır yürüttüğümüz bu çalışmalarda bize, hep, “kurumsallaşmayı devlet neden desteklemiyor” denirdi. Biz de, ayakta kalmak ve sürdürülebilirliğimizi sağlamak bizim görevimiz, bizim çıkarlarımız; her şeyi devletten beklememiz lazım diye yanıtlardık.

Ancak devlet bu işe el attı ve KOSGEB, KOBI’lerin kurumsallaşması çalışmalarını desteklemeye karar verdi. 24 Haziran’da Ankara Sanayi Odası’nda yapılan konferans Ankara Sanayi Odası Başkanı Sayın Nurettin Özdebir’in açılış konuşması ile başlamıştır. Sonrasında KOSGEB Başkanı Sayın Mustafa Kaplan ve son olarak Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık konuşmalarını yapmışlardır.

CGS Center Başkanı ve ODTÜ İşletme’nin kurumsal yönetim dersinin bir hocası olarak yönettiğim bu çalıştayda, kurumsallaşmada aile-şirket anayasasını, şirketlerin kurumsal alt yapılarının nasıl olması gerektiğini ve kurumsal yönetimi tartıştık. Değerli akademisyenler, sivil toplum örgütleri temsilcileri, devletin değişik kurumlarından temsilciler ve firmaların katıldığı çalıştayda, KOBI’lerin kurumsallaşmalarının yüz metrelik koşu değil, kırk kilometrelik maraton olduğu bir kez daha ortaya çıktı.

Sanırım önce inanmak, sonra azmetmek, sonuç için biraz da sabretmek lazım. Vazgeçmeyi ise, sözlükten silmek ön koşul olmalı.


Share:

Leave a reply